Malcolm X Rahmetle Anıyoruz !

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Suç batağından şehadete uzanan ömür

Bazı dava adamları vardır, davalarını sadece savunmakla kalmaz bir parçası olurlar. İnandıkları ideal uğruna kendinden, hayatından vazgeçmek, karakterli bir inanca ihtiyaç duyar. Siyahi olmanın ezilmişliğini yaşayan, bulaşmadığı suç kalmayan, savrulmuş, kaybolmak üzere olan bir gencin; özgürlük ve adalet arayışıyla İslam’a varışını gözler önüne seren bir hayat Malcolm X’in yaşadığı.

1925 Amerika’sında, siyahilerin özgürlüğünün ve itibarının sadece bir hayal olduğunu düşünen, papaz bir babanın 7 çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya geldi. Henüz 4 yaşındayken kimliği bilinmeyen kişiler tarafında evleri kundaklandı.

Kundakçılara dair öğrenilen tek bilgi, beyaz insan olduklarıydı. Siyahi oldukları için yaşadıkları bununla da sınırlı değildi.  Babası bir suikasta uğradı ve şideetli bir şekilde  dövüldükten sonra kafası parçalanarak öldürüldü. Acımasızlığın bir başka boyutuysa babasının bu haldeki cenazesinin annesine gösterilmesiydi. 

Annesi ve kardeşleriyle verdikleri yaşam mücadelesi psikolojik ve maddi problemlerle daha da zorlaşıyordu. İyiden iyiye akli dengesini de kaybetmeye başlayan annesi  bakamayacağı için  Aile Refah Kurumu çocukları aldı ve evlatlık olarak başka ailelere verdi.

Malcolm’u durumu iyi bir aile aldı. Ancak okulda yaşadığı ayrımcılık ve aşağılamalara dayanmayan Malcolm davranışları nedeniyle okuldan kovuldu ve 13 yaşında ıslah evine gönderildi.

“Gerçekli ol! Marangoz olmayı düşün”

Aslında okulda çok başarılıydı. İngilizce öğretmenini çok seviyordu; Malcolm sömestriden sonra sınıf başkanı seçildi.

Malcolm sınıftaki tek siyah öğrenciydi. Bir gün baş başa kaldığında çok sevdiği İngilizce öğretmeni sormuştu: “Artık büyüyorsun, ne olmak istersin?” Malcolm, bunu daha önce hiç düşünmemişti. Birden “Avukat olmak istiyorum” deyince İngilizce öğretmeni iyice şaşırmıştı. Malcolm’a: “Biraz gerçekçi olmalısın, sen bir zencisin. Bunun için doğru düşünmen lazım. Niçin bir marangoz olmayı düşünmüyorsun?” demişti. Malcolm bundan önce de aşağılanmıştı ama hiç biri, bu kadar acı vermemişti.

Daha sonra Malcolm, Boston’a ablasının yanına taşındı. Serserilerle takılmaya başladı. Esrar, eroin çekiyor; marihiuanna, alkol kullanıyor ve kumar oynuyordu.

1942 yılında 17 yaşındayken şikayetler üzerine demir yollarındaki işinden atıldı. Sonra Harlem’de hayran kaldığı bir barda işe başladı. Burası; dümencilerin, hırsızların, esrar satıcılarının bulunduğu Harlem’in birkaç barından birisiydi. Kendisi de esrarlı sigara satmaya başlamış, seyyar eroin satıcısı olmuştu. Sonra ani bir kararla esrar satma işini de bıraktı.

Amerika’da yaşayan siyahiler üniversite mezunu ise ancak bir hademe ya da hastanelerde ve devlette ayak işlerini yapıyorlardı. Hal böyle olunca zencilerin çoğu kolayından yaşamak, çalışmadan kazanmak işleriyle meşguldü. Amerika’da yaşayan, hele Harlem’de yaşayan zenciler için erdem, ya bir çete kurmak, ya en iyi hırsız olabilmek, ya da bir düzen kurup öylece kendine göre hayatı geçirip gitmekti. Malcolm da artık çetesini kurmuş, hırsızlıklara başlamıştı.

Hırsızlık suçundan dolayı 10 yıl hapse mahkum olduğunda henüz 21 yaşında bile değildi. 1946 yılının Şubat ayında, Charlestown eyalet hapishanesine havale edildi. Hapishaneye girdiği ilk günlerde bedensel olarak çok acı çekiyordu; çünkü içeriye girer girmez uyuşturucularla birden ilişkisi kesilince, yılan gibi kıvranacak hallere düşmüştü. Hücreye girdiğinde avazının çıktığı kadar bağırıp devamlı İncil’e ve Tanrıya küfürler yağdırıyordu. Bundan dolayı Malcolm’a hapishanedekiler “İblis” demişlerdi.

Hapishanede Bimbi diye çok güzel konuşan ve devamlı kitap okuyan birisi vardı. Bir gün Bimbi’nin dinsizliğe karşı konuşmasından sonra, Malcolm artık dine, kitaba v.s. küfretmez olmuştu.

İslam’la tanışması

Hapishanede abisinden aldığı bir mektup hayatını değiştirdi. Mektupta : “Siyah adamın doğal dinini keşfettiğini” ve “İslam Cemaati” diye bir şeye katıldığını yazıyordu kardeşi. Ayrıca kurtuluşa ermesi için Allah’a dua etmesini istiyordu. Sonra kardeşi Reginald’dan da bir mektup aldı.

Bir sürü havadisle birlikte “Malcolm sakın domuz eti yeme ve sigara içme artık. Hapisten nasıl kurtulacağını anlatırım sonra sana” diyordu kardeşi. Malcolm bunları aynen uyguladı.

Kardeşi Reginald ve Malcolm’a Elijah Mıhammed’i anlattı. Tanrının Amerika’ya indiğinden, Elijah adındaki bir zata siyah adam suretinde göründüğünden söz etti. Ayrıca şeytanın da bir insan olduğunu ve bütün beyazların şeytan olduğunu söyledi.

Aradan birkaç gün geçtikten sonra kardeşi Reginald tekrar geldi ve Malcolm’un kafasında ilk kez yer bulan ciddi düşünceler bırakarak gitti. “Düşünebiliyor musun kim olduğunu bile bilmiyorsun” demişti Reginald. “Bitip tükenmek bilmez hazineleri olan, kralları medeniyetleri olan bir ırktan geldiğin halde bunu bilmiyorsun ne yazık ki. Şeytan beyazlar senden bunu gizliyorlar.

Asıl soyadının ne olduğunu bile bilmiyorsun, bir zamanlar kendi ana dilin olan dilini duysan bir kelimesini bile anlamazsın. Beyaz şeytan, aslınla ilgili bütün bilgileri çekip almış elinden. Seni katlederek, sana tecavüz ederek, seni atalarının tohumundan, anayurdunun bağrından koparıp getirdikleri günden bu yana sen bu beyaz şeytanın bitmek bilmeyen şeytanlıklarının kurbanı durumundasın.”

“Diz çöküp günahını kabullenmek dünyanın en zor işi olsa gerek “

Günahlarının bağışlanması için hemen diz çöküp dua etmek. Malcolm bu deneyimini şöyle anlatacaktır: ” Yaşantım boyunca gördüğüm imtihanların en zoruydu. Bir günahkarın Allah’tan mağfiret dilemek için diz çökmesi, diz çöküp günahını kabullenmesi dünyanın en zor işi olsa gerek. “

Malcolm, günde sadece beş saat uyur ve saatlerce kitap okurdu.  ABD’nin kendi nüfusuna yakın sayıdaki 115 milyon Afrikalı’yı ya öldürdüğünü ya da köleleştirdiğini, hamile siyah kadınların hasta düştüklerinde kollarından tutulup denize fırlatıldıklarını, siyah kölelerin çiftliklerde, mutfaklarda, çalıştırıldığını, siyahların çektiği yoksulluğu, açlığı, kendisine uygulanan vahşi işkenceleri ve beyaz adamın, siyahların emeğinden, sırtından ve alın terinden edindiği o devasa zenginliği öğrendi tarih kitaplarından.

Bu, onun beyaz adamın gerçekten bir şeytan olduğu ve sürekli siyah tenlinin kötülüğü için mücadele ettiği şeklindeki düşüncesini iyice pekiştirdi.

1952 yılının baharında 7 yıldır kaldığı hapisten çıktı ve kardeşinin yanına gitti. Kardeşinin evinde tam bir Müslüman evi havası vardı. Kardeşi ona gusül almayı ve namaz kılmayı öğretti.

Detroitteki Müslümanların toplandığı bir yer vardı. Buradaki Müslümanlar o kadar samimiydiler ki, Malcolm böyle bir samimiyeti hayatında ilk kez görüyordu.

Soyadı artık bilinmeyenin simgesi “X”
 

Bir gün, Bay Muhammed ve İslam meyveleri dediği ona bağlı müritlerle tanıştı. Malcolm, bu arada soyadı değişikliği için başvuruda bulunmuş ve başvurusu kabul edilmişti. Elijah Muhammed, “X” soyadını kullanmalarını öğütlemişti onlara.

Afrika’dayken ailelerin sahip oldukları soyadlarını simgelemektedir ‘X’. Şimdiki soyadları, köleler, efendilerinin soyadlarını kullandığından, kendilerine ait değildi. ‘X’ matematikte bilinmeyenin simgesidir. Bir gün gelip Allah’a dönünceye değin bu ‘X’i kullanacaklardı. Artık onun ismi Malcolm X’ti.

Elijah Muhammed, yeterlilik kazandığına inanınca, Malcolm’u Boston’a yolladı. Başarılı çalışmalarından sonra Malcolm X’i Newyork’u teşkilatlandırması için görevlendirdi. İlk vaazı Hıristiyanlık ve kölelik hakkındaydı.

 
Malcolm X Kimdir?
 
“Ya kurşun ya oy; Ya ölüm, ya özgürlük”
 

Malcolm gerek birebir diyaloglarda ve salon toplantılarında ve gerekse radyo, televizyon ve gazetelerdeki röportajlarında özetle şunları söylemektedir: ” Ben Amerika’lı değilim, Amerikanizmin kurbanı milyonlarca insandan biriyim, herhangi bir Amerikan pembe düşünü görmüyorum, bir karabasan benim gördüğüm. Amerika’nın çok ciddi bir meselesi var. Amerika’nın meselesi biziz. Hakir görülüyorsanız siyah olduğunuz içindir. İkinci sınıf ve sadık köleleriz biz.

Amerika’nın ahlakını, vicdanını değiştirmeye çalışmayın. Çünkü Amerika’nın vicdanı iflas etmiştir. Beyaz adamı değil, kendimizi değiştirelim. Geri dönmemek üzere yürüyeceğiz. Amerika’nın tek seçeneği vardır: “Ya kurşun ya oy; Ya ölüm, ya özgürlük. Kendisini özgürlük ve demokrasi timsali gösterirken, kendi yurttaşlarını oy kullanmak istemelerine rağmen, silah kullanmaya mecbur eden bir sistemden daha kokuşmuş bir sistem var mıdır?

Bizim yalnız yurttaş olarak değil, birer insan olarak bile mevcudiyetimizi tanımadı; bir kadın, bir erkek, bir insan olarak bile saygı göstermedi. Amaç: “Hürriyet, adalet, eşitliktir.” Biz, hepimizin insan olduğunun farkına varılmasını, bize saygı duyulmasını istiyoruz.

Genç siyah adam öteki yüzünü çevirmeyi bıraktı, uysal olmaktan vazgeçti. Yeteri kadar beklediğimizi sanıyoruz. Oturarak, ağlayarak ve dua edip dilenerek kayda değer bir sonuç elde edeceğimize inanmıyoruz. Amerika’da siyah adam, demokrasi ülkesinde değil; polis devletinde yaşıyor. ” Malcolm X, bu arada Müslüman bir hemşire olan ve yine Müslüman teşkilat için çalışan Betty ile evlendi.

1963 yılında Elijah Muhammed’le ilgili çeşitli haberler çıkmıştı. Malcolm X, bu haberlerden dolayı çok üzülüyordu, böyle bir şeyi düşünmek bile ona çok edepsizce geliyordu. Gazeteler Elijah Muhammed’in sekreterleriyle çeşitli çirkin haberler yazıyordu.

Malcolm dayanamayıp hemen Elijah Muhammed’le Phoenix’te bir araya geldi. İşte burada Elijah Muhammed’in İslam dinini nasıl bildiğine ve nasıl çarpıttığına şahit oldu.  Muhammed tahrif edilmiş Tevrat’ın ayetlerini de kullanarak savunma ve açıklama yaptı o zamanlar diğerleri gibi Malcolm da Kur’an’dan uzaktı.

“Malcolm X susturuldu”

22 Kasım 1963 yılında Dallas’ta Amerikan başbakanı John F. Kennedy bir suikast sonucu öldürüldü. Elijah Muhammet, ne olursa olsun hiçbir vekilin bu suikast hakkında konuşma yapmaması için bir buyruk gönderdi. Malcolm bu olaydan sonra Elijah Muhammet’in vekili olarak bir konuşma yaptı. Konuşma bittikten sonra, sorulu cevaplı bölüme geçildiğinde birisi ona şu soruyu yöneltti: “Başkan Kennedy’nin ölümü hakkında ne düşünüyorsunuz?”.

Malcolm da bir temsille kendi görüşünü açıkladı: “Siz sabah tavuklarınızı bahçeye gönderdiğinizde akşam komşunuzun kümesine değil de tekrar sizin kümesinize geleceklerdir. Evet, şeytan onu tekrar yanına aldı.” Bu konuşması üzerine Malcolm X, 90 gün hiç konuşmama cezası aldı Elijah Muhammet’ten. Manşetler “Malcolm X susturuldu” diyordu. Malcolm X, 90 gün sonra konuşabileceğini düşünüyordu. Fakat, artık ders verdiği yedi numaralı mabette de ders vermesi yasaklanmıştı. Aslında cemaatten uzaklaştırılmasının sebebi Elijah’ın menfaatine uymayan işler yapıyor oluşuydu.

“Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim”

Malcolm X, bu sırada Hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmeyi düşünüyordu. Hacca gitmesi Malcolm X için birçok kavramın değişmesinin başlangıcıydı. Mekke’den hanımına aynen şunları yazıyordu:

“İnanamayacaksın ama; tenleri beyazdan daha beyaz olan insanlarla aynı bardaktan su içtim ve aynı tabaktan yemek yedim. Hepimiz bir kardeştik. Ben artık ırkçı bir Müslüman değilim. Gerçek peygamberimiz olan Hz. Muhammed ırkçılığı yasaklamıştır.”

Burada ismini de bir Müslüman ismiyle değiştirdi. El-Hac Malik El-Şahbaz’dı artık o…

Kabe’de siyahıyla-beyazıyla bütün insanların beraber hareket ettiğini, hepsinin tek insan tek yürek olduklarını, aralarındaki ilişkinin kardeşlik temeli üzerine geliştiğini, insanlar arasında ırk ayrımının zerresinin bulunmadığını görür ve bundan oldukça etkilendi.

Malcolm’un beyaz adam hakkındaki olumsuz düşünceleri değişir. Suud’da büyük bir ilgiyle karşılandı. Kral Faysal ile görüşür ve Kral, kendisinin devlet konuğu olduğunu bildirir. Siyah bir insanın burada bunca ilgi görmesi, onu gerçekten şaşırttı. Malcolm daha sonra Nijerya, Gana, Fas ve Cezayir’i de ziyaret etti.

Gittiği her yerde Amerika’lı bir Müslüman olarak oldukça fazla bir ilgiyle karşılanır. 23 Mayıs 1964’de seyahatini bitirip, Amerika’ya geri döndü ve edindiği izlenimlerini hem siyahi insanlara hem de medyaya anlattı. Malcolm’un gezi dönüşü militan tavrı değişmedi fakat sömürü konusundaki fikirleri derinleşti.

Gezi dönüşü Malcolm’un mesajları ve demeçleri tam anlamıyla İslami bir içerik aldı ve artık o, kendi toplumuna ve Amerikan halkına İslam’ı anlatmaya başladı.

Bir isyan başlatabilecek ya da bastırabilecek tek siyahi oydu

Malcolm, Beyrut’ta bir üniversitede Amerikalı siyahlarla ilgili konferans verdi. Amerika’ya geri döndüğünde basına, ırkçılığı bıraktığını, kendisinin yeni bir örgüt kuracağını, beyazların bu örgüte katılabileceklerini açıkladı. Bu durumun yaşanması ile beraber İslam dini, belki de ilk olarak, Amerikan basınında evrensel ve geniş boyutlarda yer buldu. Irkçılığı bırakması Elijah Muhammed ve çeşitli siyah kuruluşlar tarafından doğru bulunmadı. Malcolm X, artık bir çok tehditler almaya başlamıştı.

Malcolm, İslam’ın topluma daha organize bir şekilde anlatılması ve bu yönde mücadele edilmesi için 28 Haziran 1964 yılında İslami anlayışa ve İslamî ilkelere dayalı Afro-Amerikalılar örgütünü kurdu. Ve bunu bir basın bildirisiyle kamuoyuna duyurdu. Örgüt, anlamlı bir sonuç getirmeye yönelik her hareketi, hangi gruptan gelirse gelsin kesinlikle tavizsiz destekleme kararı aldı.

Malcolm, hem yeni örgüte uluslararası destek bulmak hem de ABD’nin gerçek yüzünün bilinmesi ve tanınması için 9 Temmuz 1964’te ikinci dış seyahatine başladı. Bu seyahatinde; Mısır, Tanzanya, Nijerya, Gana, Gine, Kenya ve Uganda devlet başkanlarıyla görüşerek, ABD’deki meselenin bir insan hakları ihlali olduğunu ve bu yüzden bu sorunun BM’de gündeme getirilmesi gerektiği yönünde temaslarda bulundu.

Bu arada Malcolm daha Kahire’deyken Harlem’de, Philedelphia’da ve öteki şehirlerde birbiri ardına başlayan siyahilerin ayaklanmalarına ve toplu direnişlerine şahid olunuyordu. Medya, Malcolm’u bu ayaklanmanın ardındaki isim olarak zikrediyordu.

Bu yüzden Washington D. C’de ve New York City’de bulunan güç odakları, özel ve resmi tüm ajanslar, nüfuz sahibi kimseler Malcolm’a kulak kabarttılar ve onun yurt dışında neler söylediğini, neler yaptığını çok yakından izlemeye başladılar.

Çünkü onlar biliyorlardı ki bir isyan başlatabilecek ya da bastırabilecek tek siyahi oydu. Bundan böyle CIA ve FBI Malcolm’un peşinde olacak, onun attığı her adımı takip edecek ve söylediği her kelimeyi kayda alacaklardı.

“NASIL YAŞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ”

Malcolm X, hayatını mensubu bulunduğu toplumun haklarını elde etmeye bundan daha da ötesi bu toplumu gerçek kimliğine kavuşturmaya adamıştı. Belki siyah toplum olarak bütün eşyalarını, tekrar bir gemiye yükleyip Afrika’ya dönemezlerdi ama kültürleriyle, dinleriyle, dilleriyle bir de özgürlükleriyle Afrikalı olabilirlerdi.

Tahrip edilmiş Hıristiyanlık dini onlara iki dünyayı da cehennem yapmıştı ne yazık ki …En son ve mükemmel bir din olan İslamiyet ancak bu toplumun her iki dünyada saadetini sağlayabilirdi. Malcolm X, bu gerçekleri anlatabilmek için çalıştı.

Malcolm X’in, 24 Kasım 1964 ‘deki seyahati dönüşü, Hacc için gittiği Mekke dönüşünden daha da büyük bir olay oldu. Tüm medya ve diğer bazı odaklar onun peşindeydi, tüm gözler onun üzerindeydi. Bundan böyle o, konuşmalarına şöyle başlayacaktı; “Kardeşlerim, dostlarım, FBI, ve CIA… ” Malcolm, mücadelesini daha da evrenselleştirmek ve uluslararası bir güce kavuşturmak için Avrupa’daki diğer siyahların örgütleriyle temasa geçmek üzere Avrupa’ya gitti. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde konuşmalar yapan Malcolm X, Fransa’dan sınır dışı edildi. Şubat 16’da yakın bir arkadaşına; “Önümüzdeki beş gün içinde infaz edilmek üzere ölüm fermanım imzalandı” diyecektir

21 Şubat 1965 Pazar günü, 400 kişilik bir toplantıda konuşma yapacaktır. Malcolm’un konuşma yapacağı toplantıya aynı zamanda başka bir rahip ve birkaç konuşmacı daha davetlidir. Toplantı saati yaklaşmasına rağmen, Malcolm dışındaki konuşmacılardan hiç birisi henüz gelmemiştir.

Malcolm sanki birazdan olacakları önceden sezmiş gibi şöyle diyecektir: “Hiçbirinin geleceğini sanmıyorum. İçimden bir şey diyor ki bu gün kesinlikle kürsüye adım atmamalısın. ” Konuşma saati geldiğinde Malcolm X, kürsüye çıkar ve salondakilere selam verir.

O anda, beklenmedik bir karışıklık çıkar. Ve itiş kakış başlar. Kürsüde bulunan Malcolm X duruma hakim olmaya çalışarak; “durun! durun! telaşlanmayın sakin olun kardeşlerim” der. Tam o esnada en ön sırada oturanlardan en az üç kişi aynı anda ayağa kalkarak, nişan alıp Malcolm X’e hep bir elden ateş etmeye başladı.

Malcolm X’in dinleyicileri sakinleştirmek için kalkmış olan sağ eli göğsüne düştü, öteki eli havaya kaktı orta parmağını bir kurşun uçurup gitti, sakalının arasından kanlar sızıyordu ve vücudu arkaya iki sandalyeyi devirerek düştü.

Tetikçiler yere düşmüş vücudunu iyice kurşunladıktan sonra kaçtılar. Dört çocuğunun üzerine kapanan eşi ve dinleyicilerden bazıları hemen sahneye koşarlar; ancak yakındaki bir hastaneye götürülürken yolda vefat etti. Hayatını adamış olduğu bu toplum için konferans verirken…

Malcolm’un naaşı cenaze evinde yirmi iki bin kişi ziyaret ettikten sonra, Amerika’da yaşayan Arabistanlı birisi tarafından İslami şartlarda toprağa verildi.

“Malcolm yoksul öldü!”

Bu başlığı atıyordu gazeteler “Malcolm yoksul öldü” 12 yıl boyunca sadece karın tokluğuna, hiçbir maaş talep etmeden durmak bilmeyen bir enerjiyle çalıştı Malcolm.

Malcolm, eğitim görmemişti ve herhangi bir konuda uzman değildi. Ama samimi idi. Ve bu samimiyet, onu bu mücadelede yeterli kılıyordu.

Malcolm’un adalet, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için verdiği mücadele, onun şehadetiyle yeni bir boyut kazandı. Malcolm çok iyi bir hatipti. Ama şehadeti ile gerçekleştirdiği hitap, hayattayken gerçekleştirdiği hitaptan çok daha yaygın ve etkili olacaktı.

Malcolm X Rahmetle Anıyoruz !

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir